Translate

15 Eylül 2013 Pazar

sevgili kedim

ALİCE


Bir kediniz varsa emrinde olduğunuz bir prens ya da prensesiniz var demektir. Örneğin benim kedim, sevdiği yiyeceği verene kadar ona sunduğum her seçeneğin ardından başını kaldırır ve yüzüme "bana bunu mu layık gördün. Tavuklu mama sevmediğimi bilmiyor musun! Ben balıklı mama isterim!" der gibi bakar.
Nasıl beslemeliyiz kedilerimizi? Ben kedime hep P. balıklı mama alıyorum. 5 yıl boyunca aynı mamayı yediğinde mamasında eksik olan ve ihtiyaç duyduğu besin maddelerinden yoksun mu kalıyor acaba diye düşünüp çoğu zaman üzülmekten kendimi alamıyorum. Oysa iyi cins bir mama yiyor. Bu konuda veterinerine ve daha pek çok kedi besleyene danıştım. Danıştıkça kafam daha çok karıştı.
Kedim de beni haklı çıkarırcasına yıllar geçtikçe zayıf, bakımsız bir görünüş almaya başladı.
Ne sunarsam sunayım çok az yiyor.
Bazı kedi besleyenler, ev yemekleri; süt, yağsız et vs. vermemi öneriyor. Bol sebze karışımlı et katılmış ezmeler, kıymalı makarna vs. Veteriner bu fikre olumsuz bakıyor ve iyi cins kuru mama her ihtiyacını karşılıyor diyor. Geçenlerde ünlü bir markanın yaş mamasını aldım kedim idrar yolu enfeksiyonuna yakalandı. Ben de çareyi kuru mamasının markasını yılda birkaç kez değiştirmekte ara sıra süt, et parçaları vb. desteği yapmaya karar verdim. Bu kez de tavuk eti beklentisiyle kuru mamalardan büsbütün soğudu. Tavuk etini fazla verince de daha önceki tecrübelerimden cilt, mantar ve egzama gibi problemler yaşayacağını biliyorum.
Alice ona sunduğum tüm seçeneklerle yese de yemese de ilgileniyor. Her çeşidi bir gurme gibi tadarak ya yiyor ya yemiyor. Ama mutlaka ilgileniyor. Çok saygılı bir hanımefendi ne de olsa.

19 Temmuz 2013 Cuma

KACAK YENİ ZELANDA KOYUNU

Kırpılmaktan kaçıp 7 yıl boyunca dağlarda saklanan Shrek isimli Yeni Zelanda koyununun son hali.


8 Temmuz 2013 Pazartesi

ALİCE'in YALNIZLIĞI


Zavallı kedim Alice...
Yine hasta oldu. Ev halkıyla birlikte yeniden sevgili Alice'i iyileştirme seferberliğine başladık...
Veterineri antibiyotik şurup verdi. Bir de minicik hapı var. Kedi besleyenler bilir, onlara ilaç içirmek başlıbaşına bir iştir, zorlu bir iş...
Şurubun tadını biraz beğenmiş olmalı ki püskürtmedi. Zavallıcık, besbelli sancısı var, eğri büğrü duruyor. Size baktığında tüm acısını gözlerinde beliren ifadeden anlıyorsunuz. Sanki: BEN HASTAYIM, LÜTFEN YARDIM ET. BİR ÇARE BUL BENİ İYİLEŞTİR. SENDEN BAŞKA KİMSEM YOK DİYOR...
Evet, Alice'nin bizden başka kimsesi yok. Geleceği için bir emekliliği yok, sağlık sigortası yok, anne baba ya da başka bir akrabası yok, gidip şurubunu satın alıp bir kaşık içme şansı yok...
Zavallıcık diyorum ona, onun için çok üzülüyorum. Çünkü doğal ortamında yaşamıyor. Gerçekten doğal bir ortamı var mı? Ondan da pek emin değilim. Bilen varsa söylesin. Biraz sokağa çıksa araba altında kalır, bahçelerde gezemiyor, gönlünce koşup sosyalleşemiyor. Aradıklarını bizde de bulamaz.
Eski zamanlarda bunlar hiç aklıma gelmezdi. Yaş aldıkça daha çok şeyi fark edebiliyormuş gerçekten de insan.
Labaratuvarda aşılamalarla, genlerle oynarak çeşit çeşit kedi köpek üretiliyor. Sonu hiç düşünülmüyor.
Doğal ortamında, beslenebilen, ilacını doğal yollarla bulabilen tüm hayvanlar en şanslı olanları. Ama şimdi ne yapabiliriz?
Henüz üç aylıkken yuva aranıyordu Alice'e. Çok severek aldık. Şimdi 6 yaşında. Biraz yaşlandı. Hep sevdik onu. İyi mamalarla besledik, ne gerekiyorsa yaptık. Umarım az da olsa mutludur. Bizi o kadar çok seviyor ki onun için ne yapsam az geliyor bana.
Birkaç kez yalnızlığını gidermek için eve bir kedi daha almayı denedik. Korkunç bir tepki verdi Alice. Erkek kedi denedik birkaç kez faciayla sonuçlanıyordu az kalsın. Yavru kedi denedik iki kez, Alice razı olur gibi yaptı ama yüksekçe bir yere oturup huzursuz bir şekilde gün boyunca yavrunun ortalardan kaybolmasını bekledi. Yavru kedi ortadan kaybolduğunda Alice hızla bulunduğu yerden iniyor, yine hızla mama kabına koşup aceleyle atıştırıyor ve tuvaletini yaparak hızla yine yüksekteki o yerine tünüyordu. Ola ki yavru kediyle karşılaşacak olursa korkunç savaş çığlıkları atarak yavruya bir pençe atıyordu. Ama sembolik bir pençe, tırnaklarını çıkarmadan. Çünkü kavga etmeyi de bilmiyor Alice.
Onu daha fazla huzursuz etmeye hakkımız olmadığını düşündük. Sosyalleştirmek için çok geç kalmıştık. Daha erken bir zamanda bunu yapmamız gerektiğini açıkça itiraf etmek gerekirse bilmiyorduk.
Üç yıldır evde bir muhabbet kuşu var: Ayyaş, Alice onu seviyor ve zaman zaman arkadaşlık da ediyor... Gerçek niyeti pek belli değil tabii ki, arada Ayyaş'ı hedef alarak saldırı pozisyonuna da girmiyor değil :)
Alice yalnız, mutlu gibi görünüyor ama hep birşeyler düşünüyor.
Keşke bilebilseydim ne düşündüğünü.. Sevgili Alice umarım çabucak iyileşirsin ve umarım mutlusundur.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

ALICE VE EN IYI (!) ARKADAŞI AYYAŞ

Çok seviyor Alice Ayyaş'ı coookkk.
Sevgi dolu bakışları hep ustunde...
Bir kucaklasam diyor
Aç kafesin kapılarını...
Ayyaş ise haykırıyor coşkuyla: 'Ayyaş cici kuş'
Alice 3 yıldır bir kez bile zarar vermeye çalışmadı...